-
- Kız–erkek
neden ayrılıyor?
- - Okullarda
neden karma eğitim yapılmıyor? Yani kız ve erkek öğrencilerin
ayrı olmasının sebebi nedir?
- F.G: Benim herhangi bir okulum olmadığını
ifade ede ede yoruldum. Karma eğitimin çağdaşlığın bir
sembolü ve çağdaş eğitimin bir göstergesi olduğunu ciddî
bir eğitimci söylemiş olsaydı, dikkate almaya değer bulurdum.
Halbuki, dünyanın her yanında gerçek eğitimciler ve bu
konudaki istatistikler başka türlü söylüyor. Zannediyorum, böylesi
iddialar eğitim adına değil, daha başka şeyler adına ileri sürülmektedir.
Bu iddiaları ortaya atanlar, gerçekten bu ülkeyi seviyorlarsa,
aynı Millî Eğitim'in program ve müfredatını uygulamalarına
rağmen, eğitim seviyeleriyle Türkiye içinde ve dışında
kendilerini çoktan ispat etmiş olan bu okullarla uğraşacaklarına,
Türk millî eğitimini ıslah konusunda imal-i fikirde bulunsun
ve çalışma yapsınlar. O zaman milletin, büyük paralar
vererek özel okulları tercih etmesinin de bir sebebi ve manâsı
kalmaz. Eğer böyle bir şey yapar ve muvaffakiyet de gösterirlerse,
buna en çok sevinenlerden biri ben olurum.
- Işık evler
- - Size sempati duyan
talebelerin kaldığı evler "ışık evler" olarak
isimlendiriliyor. Bu evler misyonerlik faaliyetlerinden
etkilenerek mi oluşturuldu?
- F.G: Asrımız ilim asrıdır ve
bundan sonra da ilim hükmedecektir. Bir insanın gerçek insan
olması da kafasının müspet ilimlerle, kalbinin de inançla aydınlanmasına
bağlıdır. Aydınlanmanın kaynağı 'ışık' olduğu için,
bazı talebeler kendi aralarında, kaldıkları evlere 'ışık
evleri' demiş olabilirler. Fakat, çok tabiî olarak,
birbirleriyle anlaşabilecek 5-6 lise veya üniversite talebesinin
bir araya gelip kiraladığı ve kaldığı evlerin misyonerlik
faaliyetleri veya bu faaliyetlerden etkilenmekle ne alâkası
olabilir? Sonra bunlar neyin, hangi teşkilatın hücreleridir?
- - İmam-Hatip okullarının
orta kısımlarının kapatılmasından sonra, sizin açtırdığınız
okullara özellikle irticacı kesimden akın olduğu dile
getirildi.
- F.G: Bu okulların devlet ve halk işbirliğiyle
açıldığını defalarca ifade ettim. Şimdi, bu okullarla alâkalı
bir istatistik mi yapılmış veya bu okullara geçtiğimiz eğitim-öğretim
yılında kayıt yaptıran öğrencilerin envanteri mi tutulmuş
da, hem buralara daha fazla akın olduğundan, hem de bu akımın
irticacı kesimden geldiği iddia ediliyor. Yapılacak ufak bir
araştırma, sanırım, bu iddianın gerçekle hiç alâkasının
olmadığını ortaya çıkarmaya yetecektir.
- - Yurtdışındaki
Türk okullarında dönen sermayenin 350 trilyon lira olduğu söyleniyor.
Bu kadar para nerden karşılanıyor?
-
- F.G: Bir defa, bu hesabın neye dayandığı
belli değil. Öyle bir hesap yapıyorlar ki, okulların binasını,
her talebenin masrafını bu hesaba kattıkları gibi, her öğretmene
de 1500 dolar maaş biçiyorlar. Bir defa bildiğim kadarıyla, bu
okulların binalarından pek çoğunu, bulundukları ülkeler sağlıyor.
İkinci olarak, okulların tefrişatı, bu ülkelerde bir profesör
maaşının 30-40 dolar olduğu zamanlarda yapıldı ve eğitim-öğretim
malzemeleri o dönemde temin edildi. Üçüncü olarak, çoğu
okulda talebelerden belli bir ücret alınıyor. Dördüncü
olarak, bu okulları bizzat ziyaret eden değerli basın mensuplarının
yazdıkları üzere, öğretmenler büyük bir fedakârlık içinde
400-500 dolara çalışıyorlar. Şimdi bu gerçekler, bahsi
edilen rakamı birkaç yüz defa küçültecektir. Ayrıca, bu
okulların finansmanının nasıl sağlandığı defalarca ifade
edildi, yazıldı, söylendi. Dışarıdan en küçük bir desteğin
olmadığı, olsa da kabûl edilmediği ve edilmeyeceği daha ciddî
resmî raporlara dahi girdi. Buna rağmen, bu iddialarda hâlâ ısrar
edenler, ya kasıtlıdırlar, ya herkesi cimri, millet ve ülke
hizmeti için kuruş veremez, aksine devletin malından ve başkalarının
üzerinden geçinmeye bakan kişiler olarak görmektedirler.
Halbuki, bu millet elindeki avucundaki her şeyini harcayarak İstiklâl
Savaşı'nı yapmıştır ve ülkesinin faydasına gördüğü her
hizmete de yine neyi varsa verebilir. Allah'a çok şükür, her
şeye rağmen o, bu karakterini korumuştur.
-
- - Ilımlı bir Müslüman
portresi çizmeniz anlayış ve yapınızdan mı kaynaklanıyor,
yoksa iç ve dış tepkileri azaltmak için mi böyle davranıyorsunuz?
- F.G: Neden, görüştüğüm başka
din mensupları ve önde gelenleri ve başka aydınlar,
gazeteciler, kanaat önderleri böyle bir iddiada bulunmuyor?
Yoksa, bu masa başı iddialarda bulunan ikbal heveslileri,
onlardan daha mı akıllı, daha mı dikkatli, daha mı iyi gözlemci?
Yoksa, ellerinde insanların kalblerini okuyacak aletleri mi
var?
- Şeriat devleti nerede?
- - Bütün faaliyetlerinizin bir şeriat devleti kurmaya yönelik
olduğu iddialarına ne diyorsunuz?
- F.G: En iptidaî toplumlarda bile insanlar sözleri ve yaptıklarıyla
yargılanır ve bunlara bakılarak haklarında hüküm verilir.
60 yaşındayım ve her yaptığım tam 40 yıldır halkın ve
hükümetlerin gözü önünde cerayan ettiği gibi, yazdıklarım
da ortada ve bilhassa neredeyse bütün söyledikleri kayda geçmiş
belki tek kişiyim. Bu konudaki bütün iddialar tamamen
vehimlere ve muhtemellere dayanmaktadır ki, böyle bir mantık
veya mantıksızlıkla, her solcuyu totaliter komünist idare
özlemcisi, her ülkücü milliyetçiyi ırkçı, şovenist,
hatta faşist veya nazist idare taraflısı olmakla suçlamak
icap eder. Böyle bir paranoyaya ise deliler bile güler.
- - Laiklik, demokrasi ve cumhuriyet gibi mefhumlara bakışınızı
öğrenebilir miyiz?
- F.G: Bu iddiayı haklı çıkaracak tek bir hareketim, sözüm
veya yazım varsa göstersinler. Yıllardır herkesi kendi
fikrinde ve konumunda kabûl etmek, insanların düşüncelerine
saygı duymak ve bu temellerde toplumun bütün kesimleri arasında
diyaloğu ve hoşgörüyü teşvik etmek için adeta canhıraş
feryat eden bir insan, nasıl lâikliğe, demokrasiye ve
cumhuriyete karşı görülebilir?
- - Sizin için bazı çevrelerin bir iddiası da şöyle:
"Fethullah Gülen, sadece kendi inancındaki insanlara
hayat hakkı tanıyacak bir diktatörlük taraflısıdır."
Ne dersiniz?
- F.G: Türkiye içinde ve dışında bütün başka dinlerin
temsilcileriyle diyaloğa giren, bunu müdafaa eden ve çeşitli
din mensupları arasında diyaloğu samîmî bir şekilde müdafaa
eden bir insan için böyle bir suçlama yapılabiliyorsa,
yeryüzünde böyle bir suçlamaya maruz bırakılmayacak
kimse yok demektir.
- - Sizin, hoşgörü ve barış tablosu çizerek devletin
ileri gelenlerini etkilediğiniz ve bunun Türkiye için büyük
bir tehlike olduğu söyleniyor?
- F.G: Ancak kafalarındaki şablonlarına veya heveslerine
esir, ya da kendilerine aşık insanlardır ki, kendilerinden
başkasının yaptığı hiçbir müspet hareketi kabûllenemez.
Bu ülkede 60 milyon insan yaşıyor. Bir ülkede olup
bitenden artık bütün dünya haberdar oluyor. Kendilerinden
başkalarına hayat hakkı tanımak istemeyen ve "ülke için
ne gerekiyorsa biz yapmalıyız" felsefesindeki
insanlardan başka hiç kimse, hoşgörü ve barış
faaliyetlerine karşı çıkamaz ve çıkmamaktadır.
- - Öğrencilerin askeriye, hukuk, kamu yönetimi gibi
okullara yönlendirildiği iddiaları konusundaki cevabınız...?
- F.G: Tutarsızlıkta önceki iddialardan farklı olmayan bu
iddia, acaba hangi istatistiğe dayanıyor? Kaldı ki, sayın
Nevval Sevindi, benimle yaptığı mülâkatta, kurulmasında
sadece teşvik ve tavsiyede bulunduğum bazı özel okullarda
sosyal derslerden ziyade fen derslerine ağırlık verildiğini
ve bunun bir eksiklik olduğunu söylemişti. Gerçek olan da
bu iken ve bana atfedilen okullar veya öğrencilerin başarılarının
fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi derslerde yoğunlaştığı
herkesin malûmu iken, bu iddianın da bir kasıt mahsulü
olduğunda şüphe yoktur.
-
|
|