Ferhat Barış
Star gazetesinde 'telekulak çetesi' tarafından hazırlanan raporun yayınlanmasıyla başlayan ve atv'de yayınlanan kaset ile adeta bir infaza dönüşen Fethullah Gülen'e saldırı kampanyası geçmişteki 'medya infazlarıyla aşırı benzerlikler içeriyor... 60 İhtilali sonrasında başbakan ve DP'li iki bakanın idamıyla son bulan kampanyalarla neredeyse aynı olan son furyanın tek farkı, medyanın 20 sene önce iktidara yaptığı fonksiyonel muhalefet ve idamla sonuçlanan bilinçli baskının, bu kez sivil inisiyatife yapılması... Haberlerin hazırlanmasından, köşe yazarlarının üslüplarına kadar araya karbon kağıdı konmuş gibi benzerlikler arzeden iki olayı birbirinden ayıran bir özellik de, öncekinin bir darbe sonrası oluşan olağanüstü dönemde yapılması... Bugün düzenlenen kampanya ise ülke için muhtemel bir karanlık dönemin habercisi niteliğinde. Önceki gün Sabah gazetesi ve birtakım yazarların adli soruşturmanın akıbetini bile beklemeden, 'İdamla yargılanacak' manşetleri, Haziran-Eylül-Ekim 1960 dönemindeki gazete manşetleriyle çok büyük paralellikler arzediyor. Mesela 10 Haziran 1960 tarihli Akşam gazetesinin haberin başlığı şöyle: Türk Ceza Kanunu'na göre sabıkların cezası idam...' Gazete, kimin, neye dayanarak böyle bir talepte bulunduğunu belirtmeden spotunda şu cümleye yer veriyor: 'Sabıkların 146. maddenin birinci bendine göre muhakeme edilmeleri bekleniyor...' Ve 20 Haziran 1999 tarihli Sabah gazetesinin manşeti: 'Fethullah Hoca'ya idam talebi..' Gazetenin haber yönetimi, 40 yıl önceki meslektaşlarının tarzıyla yazmışlar spotlarını: 'Sabah ve atv'nin Türkiye gündemine bomba gibi düşürdüğü olaydan sonra DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'in, soruşturmayı TCK'nun 146. maddesine göre idam cezası öngören suç çerçevesinde yürüteceği öğrenildi...' Oysa aynı savcı haberden 3 gün sonra 146. maddeden dava açılmayacağını ve 1 ila 3 yıl arası hapis cezası davası açılacağını açıkladı... 1960 yılı sonlarında yayınlanan olağanüstü dönem-medya ile günümüz dönemi ve medyası arasındaki bir başka ilişki ise, atılan içi boş manşetler ve -tabiri caizse- deli zırvası iddialar... 40 yıl önce Millet gazetesi başta olmak üzere, dönemin etkili gazeteleri, iktidarın birtakım gençleri öldürtüp, kıyma makinalarında yok ettiğini ileri sürecek kadar büyük bir gözü dönmüşlük örneği sergilemişlerdi. Hiçbir mesleki etik değere dayanmadan, tek bir delil bulunmadan, tamamen asparagas olan haberler ile halk galeyana getirilmeye çalışılıp, ülke başbakanının idamına kadar uzanan süreç işletilmiş oldu. İşte size 2 Haziran 1960 tarihli Milliyet gazetesinin manşeti: 'Buzhanelerden toplu halde cesetler çıktı... Cesetlerin ekserisinin nümayişlerde öldürülen talebeler olduğu açıklandı...' İsim, resim ya da herhangi bir belgeye dayanmadan atılan bu manşet, Sabah gazetesinin dünkü nüshası ile de aşırı bir benzerlik gösteriyor: 'Fethullah'ın ölüm komandoları... MGK'ya sunulan raporda Fethullah Gülen'in nihai amacının İslam devrimi olduğu, bu amaçla 3 bin intihar komandosu yetiştirmeyi planladığı bildirildi...' Aynen 40 yıl önceki haberde olduğu gibi, belge, isim, kişi vs. Hiçbir şey yok... Ve bir manşet daha. tarih: 4 Haziran 1960. Akşam gazetesi: 'Cesetler, yem makinalarında kıyılıp toz haline getirilmiş!' Yine, herhangi bir delil ya da belge yok. Ve düne ait Takvim gazetesinin manşeti: 'Gülen hakkında bir müthiş rapor daha: Fethullahçı 3 bin intihar komandosu!!!' Manzara 40 yıl öncekinin aynı. İktidardaki başbakan astırabilecek kadar büyük bir gözüdönmüşlük, günümüzde barış ve hoşgörüye uzanan yağlı ilmek olmuş. Değişen çok fazla şey yok... |