|
Kim takar Türk medyasını...
Ali ASLAN WASHİNGTON'dan yazıyor Türk medyasınca Fethullah Gülen'e karşı yapılan Büyük Taarruz'a Batı ve Amerikan basınında pek itibar edilmemesi dikkatinizi çekiyor mu? Mesela Amerikan uluslar arası haber ajansı Associated Press (AP) şimdiye kadar bu konuda hala haber yapmadı. Reuters ve Agence France Presse (AFP) bir süre bekleyerek iddialarla birlikte cevapları da verme ihtiyacı duydu. Wall Street Journal ve Washington Post gibi dünyanın nabzını iyi tutan gazeteler nedense haberi 'atladılar'. Sadece New York Times'da bir iki cümlelik kısa bir haber çıktı. Ve bütün bu yayın organları bizim basının bir ara nedense aniden unuttuğu Öcalan davası üzerinde durdular. Yani gerçek gündemi takip ettiler. Pekiyi, dünyanın sayılı büyük ekonomilerinden birine sahip 70 milyonluk stratejik bir ülkede medya 'devletin dini bir grup tarafından ele geçirilmesi' gibi 'ciddi' bir iddiayı günlerce manşetlerinden indirmediği halde 'irticaya duyarlı' Batılı yayın organlarının dahi bunun üzerine hemen atlamaması sizce ne anlama geliyor? Bazı 'haşmetli' paranoidler bu soruya 'Fethullah Gülen Batı medyasını satın almış' deme cür'etini gosterebilir. Ya da bir kısım 'hikmetli' ağızlar Batı medyasının tumunun 'yeşil kuşak'çı olduğunu söyleyebilir. Ama bence gerçek cevap şu: Türk medyasının Batıda itibarı yok. Türk basınınca öne sürülen hiçbir şeye araştırılmadan inanılmıyor. Özellikle 'şok haber' patladıktan sonraki ilk birkaç gün rutini esas alan ve zamanla yarışan ajanslarda dahi bir haber çıkmaması bunun en son delili. Çünkü Türkiye'yi iyi tanıyan Batılılar, Türk basınının ipiyle kuyuya inilmeyeceğini çok iyi biliyor. Çünkü Türkiye'de kendini "büyük" diye lanse eden gazetelerin standartları ne yazık ki Batı'daki tabloid gazeteler düzeyinde. Batıda medya, demokrasinin bir aygıtı olarak çalışıyor. Türkiye'de ise uzaktan kumanda aygıtı... Batıda medya, insan haklarına saygılı. Türkiye'de insan haklarından kaygılı.. Batıda medya halkın ve aydının sesi. Türkiye'de medya kadifeden kesesi.. Batıda medya, "basın ahlakı" der. Türkiye'de medya 'ahlakı basın' der. Batıda medya mensupları vardır. Türkiye'de ise medya meczupları(!)... Sayın Ali Kırca "Benim yerimde hangi gazeteci olsa malum kaseti yayınlardı." demeye getiriyor. Doğru söylüyor. Kaynağını kendisinin dahi bilmediğini ima ettiği faili meçhul bir kaseti belki montaj olup olmadığını dahi araştırmadan yayına sokma ve objektif yorumlama(!) işini Ali Kırca'dan da heveslice yapabilecek sayısız Türk meslektaşımız var. Ne şeref, ne şeref... Ancak Batılı meslektaşlarınız bu yaptıklarınızı duysa aldığınız o çok öğündüğünüz tüm mesleki ödülleri iade ederek jübilenizi yapmanızı tavsiye ederdi herhalde Sayın Kırca. ABD'yi ve dünyayı sarsan Lewinsky skandalıyla ilgili bilgileri ilk ele geçiren Newsweek dergisinin haberi yayınlayıp yayınlamamayı aylarca tartıştığını hatırlatmam bilmem size bir şey anlatıyor mu? İnsani, hukuki ve de mesleki değerlerle çatışan bir gazetecilik, 'haber değeri' mazereti arkasına sığınamaz. İftiranın ve sansasyonun 'haber değeri'nin olduğu tek basın da bizimkisi olsa gerek.… Medyamızın diğer özel zevkleri arasında teşhircilik, ihbarcılık, ihalecilik, darbe davetçiliği, idam tellallığı, savcılık, hakimlik bulunmaktadır. Hakim olamadıkları şey ise sinirleri ve sınırlarıdır. Dünyada yalan haberciliğin zirvesindedirler. Millet satın almaz bu zırvaları, üzerine benzin dökerek satmaya çalışırlar. Yine de tirajları ortadadır. Satın alanlar da okumaz bunları. Okusa da inanmaz zaten. Müneccimlik ve siyasi falcılıkta da oldukça uzman olan Türk basınında daha hakkında dava bile açılmamış bir insan hakkında 'idamı istenecek' manşetleri atılabiliyor. Karalama özgürlüğünü elinde bulunduranların kurbanlarını koruyacak hukuki kanallar ise ne yazık ki felç olmuş durumda. Tiraj, reyting ve teşvik kaygısı her şeyin önüne geçen 'kumandalı sansasyon gazeteciliği' Türkiye'de gerçek demokrasinin ve toplumsal barışın önündeki en büyük engellerden biridir. Evet, basın özgürlüğü demokrasinin vazgeçilmez şartlarındandır. Ancak bunu 'baskı ve karalama özgürlüğü ' olarak yorumlayan hukuk katili 'demokrasi takiyyecileri' var olduğu sürece Türkiye 'engizisyon'culardan ilelebet kurtulamayacaktır. Özel hayat tarzında, dilde, sözde 'Batılılaşanlar' keşke demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, hukuk gibi kavram ve kurumları Batılı gibi anlama ve uygulamada da samimi olabilselerdi.
|